Geçtiğimiz yıl Türkiye’nin gündemini derinden sarsan bir cinayet vakasına ilişkin olarak mahkeme kararı verildi. Ailelerin, sevdiklerinin kaybında yaşadığı acıyı yüreklerinde taşıyan milyonlarca insan, Erva’ya yönelik gerçekleştirilen bu korkunç eylem nedeniyle yine derin bir üzüntü duydu. Olay, sadece toplum içinde büyük bir infial yaratmakla kalmamış, aynı zamanda adalet sistemi üzerinde de tartışmalara yol açmıştır.
Erva, 2022 yılında ailesi tarafından kaybolduğunda, başta yakınları olmak üzere herkes umudunu kaybetmemişti. Gözyaşları içerisinde geçen günler, aile için içerisi ve dışarısı korkunç bir belirsizlikle doluydu. Ancak bir süre sonra, Erva’nın cesedinin, katledilen bir genç kız olarak bulunduğu haberi geldiğinde, ülke genelinde yas ve öfke hâkim oldu. Arama çalışmaları sırasında, cesedinin parçalarına ayrıldığı detayları duyan herkesin yüreği burkuldu. Çocuk yaşta hayatını kaybeden Erva’nın aile üyeleri, yaşadıkları kaybın telafisinin mümkün olmayacağını gözyaşları içinde anlattı. Gözler, son sözü mahkeme sürecine çevrildi.
Mahkeme sürecinde birçok delil incelendi, tanık ifadeleri dinlendi ve sonunda katil zanlısı hakkında karar verme aşamasına gelindi. Erva’nın katili, cinayetten sonra cesedini parçalara böldüğü için toplumda büyük bir tedirginlik yaşandı. Mahkeme, zanlının ruh hali ve geçmişi üzerinde derinlemesine analizler yaptıktan sonra, cezasını belirledi. Sonunda, cinayet suçundan ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldığı açıklandı. Bu karar, birçok kişi için adaletin yerini bulduğunu gösterse de, halen toplumda adaletin sağlanıp sağlanamayacağına dair endişeler mevcut.
Bu dava, Erva’nın ailesi için bir kapanış olmasa da, gelecekte benzer durumların yaşanmaması adına bir uyanış noktasına dönüşebilir. Türkiye’de çocuk istismarı ve kadın cinayetleri ile ilgili mücadelelerin arttığı bir dönemde, bu tür davalar, hem yasaların ve ceza uygulamalarının güçlenmesi hem de toplumsal farkındalığın artması adına önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir. Gazeteci ve insan hakları savunucuları, adaletin yerini bulması için savaşmaya devam edeceğini ve Erva’nın hikâyesinin başka hikâyelere ışık tutmasını umduklarını belirtiyor. Türkiye’nin dört bir yanındaki kadın ve çocukların güvenliğine dair yapılan çağrılar, bu davanın ardından daha da güçlenmiş durumda.
Toplumda yaşanan bu tür trajik olaylar, bireylere değil; ülkeye büyük bir yara açar. Erva’nın ismi, belki de adaletin sağlanması adına atılacak adımların bir sembolü haline gelecek ve bu tür vakaların önüne geçilmesi adına yeşil bir ışık yakacaktır. Mahkeme sürecinin sonunda verilen karar, yalnızca bir kişinin değil, birçok insanın hayatındaki korkuların azalmasına yönelik bir umut ışığı olarak değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak, Erva’nın katilinin aldığı ceza, suç ve ceza ilişkisini sorgulayan bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Toplumda adaletin nasıl sağlanacağı, cezaların ne denli caydırıcı olacağı ve benzer olayların yaşanmaması için hangi önlemlerin alınması gerektiği gibi konular, artık daha fazla gündeme getirilecektir. Erva’nın akıbeti, aslında her birimizin sorumluluğundadır; sadece yasaların değil, toplum bilincinin de ortak bir mücadele vermesi gereken bir durumdur.